Bir kadeh şarap elinizde, masmavi deniz ayaklarınızın altında ve muhteşem balık tadı damağınızda… Bunu, Assos yolculuğunuzun sadece küçük bir parçası olarak hayal edin. Bir de gezeceğiniz yerleri, göreceğiniz tarihi, modern yaşamın kaosundan uzak, sessiz geçireceğiniz günleri ve unutamayacağınız bir tatili düşünün.
Kentlerin gürültüsünden kaçıp birkaç gün başını dinlemek isteyenler, yeni bir sevdaya tutulanlar ( veya eski sevdalarını her gün yeniymiş gibi yaşayanlar ) yılın her mevsiminde bu küçük koya gelebilirler. Yaz günlerinin güzelliği ayrıdır, ama… Kışın Assos ’ta geçirilecek birkaç gün de unutulmaz anılar bırakır.
Tarihi evlerden oluşan bu köyde, Ortaçağ mimarisini andıran yapılar arasında dolaşırsınız. Her zaman sakin, dingin bir tatil yeri olan Assos ’ta bir akşam günbatımında ya da sabahın erken bir saatinde, denize uzanan iskelenin üzerine oturarak düşüncelere dalıp gitmiş bulursanız kendinizi, bilin ki sizin değil, Antik çağın büyük filozoflarının kabahatidir. Sizden iki bin küsur yıl kadar önce, burada felsefenin en derin sorularına yanıt bulmaya çalışmışlardır.
İskele’de günün her saatinde ayrı bir keyif yaşanır. Sabah dingindir. Kıyıda ve iskele üzerinde yapılacak küçük bir yürüyüş gecenin yorgunluğundan Assos Athena Tapınagikurtulmanızı sağlar. Biraz tepelere doğru çıkıp bakarsanız denizin altında antik kentin kalıntılarını, başınızı biraz kaldırırsanız, maviliğin ortasında yemyeşil Midilli Adası ’nı görebilirsiniz.
Tepelerde binlerce yıllık taşların üzerinde yürümeye devam ederken, pırıl pırıl denize karşı kurulmuş olan bu antik kent sakinlerinin, ne kadar şanslı olduklarını düşünürsünüz. Yıkıntıların arasında geçmişin izlerini ararken, burnunuza çarpan kekik kokusunu hissetmeden gelemezsiniz…